Dünyanın En Borçlu Ülkeleri (2024)
Dünyanın en borçlu ülkelerini derledik. Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Çin, İtalya ve Fransa, küresel borç yükünün en büyük paydaşları arasında yer alıyor. Ekonomik krizler, sosyal harcamalar, savunma bütçeleri ve düşük büyüme oranları, bu ülkelerin borç seviyelerini tarihi rekorlara taşımaya devam ediyor.
2024 itibarıyla trilyonlarca dolarlık borç yükü altında olan ülkeler, küresel ekonominin geleceği için en büyük risklerden birini oluşturuyor. İşte dünyanın en borçlu 5 ülkesi ve borç sarmallarının arkasındaki nedenler.
Toplam Borç: 34+ Trilyon Dolar
Borcun GSYİH'ye Oranı: ~ %122
Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD, aynı zamanda en yüksek kamu borcuna sahip ülke konumunda. Bu devasa borcun temelleri, 2008 Küresel Finans Krizi'nde batan bankaları ve şirketleri kurtarmak için atılan adımlara dayanıyor. COVID-19 pandemisi sırasında açıklanan trilyonlarca dolarlık teşvik paketleri ise borç seviyesini rekor düzeylere taşıdı.
Pentagon'un 800 milyar doları aşan savunma harcamaları, Medicare ve Sosyal Güvenlik gibi sosyal programlar bütçenin en büyük kalemlerini oluşturuyor. Artan faiz oranları nedeniyle borcun faiz maliyeti bile başlı başına dev bir harcama kalemi haline gelmiş durumda. Sık sık yaşanan "borç tavanı krizleri" ise ABD siyasetini kilitleyerek küresel piyasalarda belirsizlik yaratıyor. Doların rezerv para birimi olması şimdilik ABD'ye borçlanma konusunda büyük bir avantaj sağlasa da, bu durumun sürdürülebilirliği ekonomistler arasında hararetli bir tartışma konusu.
Toplam Borç: 10+ Trilyon Dolar
Borcun GSYİH'ye Oranı: %260+
Japonya, borcun milli gelire oranı açısından dünyada açık ara liderdir. Bu durumun kökeni, 1990'larda patlayan emlak ve hisse senedi balonuna uzanır. O tarihten beri "kayıp on yıllar" olarak adlandırılan dönemde ekonomi bir türlü canlandırılamamış, hükümetler sürekli olarak devasa teşvik paketleriyle ekonomiyi ayakta tutmaya çalışmıştır.
Yaşlanan nüfus, sorunu daha da derinleştirmektedir. Emeklilik ve sağlık harcamaları artarken, çalışan nüfusun azalması vergi gelirlerini düşürmektedir. "Abenomics" gibi agresif para politikaları ve Japonya Merkez Bankası'nın (BoJ) devlet tahvillerinin büyük bir kısmını satın alması, sistemi şimdilik ayakta tutuyor. Borcun büyük oranda yerel yatırımcıların elinde olması bir kriz riskini azaltsa da, demografik saatli bomba Japonya'nın geleceği üzerindeki en büyük tehdit olmayı sürdürüyor.
Toplam Borç: ~15 Trilyon Dolar (resmî)
Borcun GSYİH'ye Oranı: ~ %85 (Resmî), %280+ (Toplam)
Çin'in resmi kamu borcu rakamları aldatıcı olabilir. Asıl risk, yerel yönetimlerin ve devlete ait şirketlerin bilanço dışı finansman araçları yoluyla biriktirdiği "gizli borç"tur. Bu borçlar eklendiğinde, Çin'in toplam borcunun GSYİH'ye oranı Japonya'yı bile aşmaktadır.
Bu borçlanma, on yıllardır süren altyapı projeleri ve dünyanın gördüğü en büyük emlak balonu ile finanse edildi. Ancak Evergrande gibi devlerin çöküşü, emlak sektöründeki derin çatlakları ortaya çıkardı. "Gölge bankacılık" sistemi ve yerel yönetimlerin sürdürülemez borçları, Çin ekonomisi için sistemik bir risk taşıyor. Pekin yönetimi bu riskleri kontrol altına almaya çalışsa da, yavaşlayan ekonomik büyüme ve demografik sorunlar işleri daha da zorlaştırıyor.
Toplam Borç: 3+ Trilyon Dolar
Borcun GSYİH'ye Oranı: ~ %145
İtalya, on yıllardır süren kronik bir borç sorunuyla mücadele ediyor. 1980'lerden bu yana devam eden yüksek kamu harcamaları, verimsiz bürokrasi ve düşük ekonomik büyüme, borç stokunu tehlikeli seviyelere çıkardı. Euro Bölgesi'nin en büyük üçüncü ekonomisi olması, İtalya'daki bir krizi tüm Avrupa için bir tehdit haline getiriyor.
Sık yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, gerekli yapısal reformların yapılmasını engelliyor. Düşük verimlilik, yüksek vergi kaçakçılığı ve kuzey ile güney arasındaki ekonomik uçurum, ülkenin temel sorunları arasında. Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) tahvil alım programları, İtalya'yı defalarca temerrüde düşmekten kurtardı, ancak kalıcı bir çözüm için ülkenin kendi ekonomik dinamiklerini düzeltmesi gerekiyor.
Toplam Borç: 3+ Trilyon Dolar
Borcun GSYİH'ye Oranı: ~ %110
Fransa'nın yüksek borçluluğu, cömert sosyal devlet modelinin bir sonucudur. Eğitim, sağlık, emeklilik ve işsizlik yardımları gibi kalemler, devlet bütçesinin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Bu harcamalar, toplumsal refahı artırsa da kamu maliyesi üzerinde ciddi bir baskı yaratır.
COVID-19 pandemisi ve ardından gelen enerji krizi, zaten yüksek olan borç seviyesini daha da yukarı çekti. Hükümetin şirketleri ve haneleri korumak için devreye soktuğu milyarlarca euroluk destek paketleri, bütçe açığını ve borcu kalıcı olarak artırdı. Emeklilik reformu gibi yapısal değişikliklere yönelik toplumsal direnç, hükümetin manevra alanını daraltıyor ve Fransa'yı Avrupa Birliği'nin mali kurallarıyla sık sık karşı karşıya getiriyor.
Küresel borç seviyeleri, artan faiz oranları ve yavaşlayan ekonomik büyüme ortamında sürdürülemez bir yola girmiş durumda. Bu beş ülke, küresel finansal sistemin merkezinde yer aldığından, herhangi birinde yaşanacak bir borç krizi, domino etkisiyle tüm dünyayı sarsma potansiyeline sahip. Önümüzdeki yıllarda ülkelerin mali disiplin, yapısal reformlar ve ekonomik büyüme arasında hassas bir denge kurması gerekecek.
Küresel Borç Krizi Kapıda Mı?

1. Amerika Birleşik Devletleri

2. Japonya

3. Çin

4. İtalya

5. Fransa
Gelecek Perspektifi